Güncel Başlıklar :

Ünlü Şairlerden Cezaevi Şiirleri


Ünlü Şairlerden Cezaevi Şiirleri - Hapishane Şiirleri




Kızıl Slogan

-Yalnızlık nöbetleşe bir devriye voltasında-
Eksilen-eksilten umutların
Zamana karşı duran bekçisiyim ben
Seni, pencereden içeri vuran
Deli bir rüzgardan dinlerim bazen
Ve düşünürüm seni
Seni, ahhh... seni
Yanan cigarada
Susarak, susayarak
Bu mapushane gecelerinde...

Ozan Deniz Sarıtop


* * * * * *


Dar Mapuslara Çekilirim

Süngüye çekilirim
Dar mapuslara
Çırılçıplak düşlerimle
Akşama
Dar vakte kadar
Sigara dümanına
Bırakırım mahzunluğumu

Artık vakit yaklaşır
Kara bir örtü gibi
Çekilir üzerime gök
Garip olur saksıda çay çiçeği
Canıma uzar
Canıma uzar burukluğu

Kutu içinde beş ranza
Beş ranza içinde mezar çukuru
Can sızlar
Uzanırım içine ölümüne
Azap melekleri gelir
Açar defterini geçen zamanın
Ve okunur künyem

Önce kimliğim bocalanır
Sonra doğduğum yer
Ve menkıbem
Sancılanır yürek
Ayrılıklar geçilir önüme
El vermeden hasretlik
Komadan nabızlara namussuzluk
Sevdam sevdam bulutlar getirir
Yağmurlar yağdırır gözlerimden

Kutu içinde beş ranza
Beş ranza içinde mezar çukuru
Soğur geceleri
Üşür fidelerim
Payımda yoksun bir bahar
Tutunamıyorum salkımlarına
Parmaklıklarına penceremde boy veren
Benzi tedirgin ışığa...

Ozan Deniz Sarıtop


* * * * * *


Tutuklu

Tutsak olacağını bilerek
yine bu sabah
demirparmaklıktan içeri
usulca sızdı
güneş

Yasaklanınca görüş gününde
çiçek getirilmesi
arka duvarın dibine
sarmaşık tohumu
ekmiş annem

Oysa el bile
sallayamamıştım ona
kuyrukta saatlerce bekleyip
doldurduğu içme suyunu
dökerken ardıma

Sunay Akın


* * * * * *


Hapishaneye Dair

Çok şeyim oldu bu yaşa kadar:
Söğütten atım oldu,
askerde mavzerim;
Bunlardan başka daha nelerim!
Kerhaneden dostum oldu,
Hapsanede postum oldu;
Ben sonuncusunu severim.

Niyazi Akıncıoğlu 


* * * * * *


İçerde

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mı?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

Ahmed Arif


* * * * * *


Tesbih

Bir dost ve kardeş eliyle işlenmiş
Boncuktan bir tesbih armağan geldi bana.
Göz nuru dökülmüş, özenilmiş,
İçten bir selam gibi insandan insana.

Değerini arttıran bu armağanın
Bir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydi
Şiirde böyle bir şey olmalı diye düşündüm:
En acımasız günde de savunabilmek inceliği.

Ataol Behramoğlu 


* * * * * *


Bi Sen Eksiktin Ayışığı

Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri.
Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonra,
Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
Başımızda perensip sahibi bir başçavuş,
Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz...

Bi sen eksiktin ayışığı
Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!

Can Yücel


* * * * * *


Piraye İçin Yazılmış:  Saat 21-22 Şiirleri


Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti :
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Nazım Hikmett


* * * * * *


Mapushane Düşünceler

1

Hani bir dışarda olsam,
hep yürürüm, durmam.
Benimle beraber yürür
gökyüzü, toprak,
hürriyet, benimle beraber.
Gökyüzü, toprak ve hürriyet,
ne güzel şeyler.

Hani bir dışarda olsam,
belki günlerce, uyumam.
Sabahları yok artık o kahpe uyanışım.

Duvarda kaldı gözlerim.
Dalmışım.

2

Şöyle karşı karşıya oturup
seninle rakı içmek istiyor canım.
Deniz güzeldir bu anda,
gökyüzü güzel.
Bilmem, sen ne dersin?
Düşün bir kere,
sanki bütün sıkıntılardan uzak,
bir bulut üstündesin.
Göğsünü kurular elleriyle
sarışın bir çocuk,
denizden yeni çıkmış,
gözleri pırıl pırıl,
sırtında su taneleri.
Olmuş bir elma rengindedir şimdi ufuk.
Bilirsin elbet,
içerken cesur değilim,
fakat korkmam.
Ama burda ceur olmak lazım her akşam.

3

Vakti çoktan geçti
kirazla dutun.
Şimdi kavun, karpuz mevsimidir.
Yemiş'teyim.
Kavun, karpuz oraya
kocaman mavnalarla gelir,
birinin "Kudret" yazar üstünde,
birinin "Kaplan".
Köprü ancak beş dakika çeker oradan.

Şimdi kavun, karpuz mevsimidir.
Ne kalabalıktır o Yemiş!

Boş ver bakalım Yemiş'e,
bursa benim üzerimden mevsimler
tarih gibi geçmiş!

A. Kadir


 * * * * * *


Kardeşim Aylardır Hapiste


Acımı duyurabilmek için
Uykusuz

Susuz
Öylece
Durabilirim.
Acımı duyurabilmek için
Sevgisiz
Anısız
Kaskatı olabilirim
Ve durup dört yol ağzında
Durdurup gelip geçenleri
Kendi halinde
Yaşayıp gidenleri
Tutup yakalarından
Haykırabilirim
Nefesim
Bitene dek
Bütün gücümle
Haykırabilirim
Bütün dünyaya.

Kardeşim
Hapiste
Kardeşim
Aylardır hapiste.
Kardeşim
Dövüldü orada.

İyi ve güzel şeyler dışında
Hiçbir şey taşımayan
Ve sadece bir insan varlığına değil
Yaşayan
Yaşayamayan
Bütün varlıklara
Bir ota
Bir taşa
Sevgiyle
İlgiyle
Dolu beyni
Orada
Sarsıldı elektrikle
İnce bedeni
Tekmelendi

Acımı duyurabilmek için
Çıldırabilirim
Acımı duyurabilmek için
Zehirle doldurabilirim
Yazdığım her şiiri
Nefretle
Gözyaşıyla
Korkunç bir sevgiyle

Kardeşim
Aylardır hapiste
En güzeli
Tanıdığım insanların
En katıksızı
En pırlantası.
Ona sevgilisini
Kucaklamak yasak.
- Bir zamanlar el ele tutuşup
Harikulade güzel
Şeyler konuştukları
O kızı –
Ona özgürce
Dolaşmak yasak.
- Bir tay kadar
Hareketliyken kalbi-
O artık
Kitap okuyamayacak.
-Sindirdiği gözle görülürdü
Alnında terler birikerek
Hummalı
Bir tutkuyla
Devirdiği kitapları-

Biz özgürlüğün
Güzel günlerin
Savaşçıları
Aydınlığın
İyiliğin
Bize eziyet
Ediyorlar bugün
Ama halkımız
Aynı acıların
Bin katını
Yaşamıyor mu sanki

Biz özgürlüğün
Güzel günlerin
Savaşçıları
Bize eziyet ediyorlar bugün
Ama bu
Şiirimize
Biraz daha çelik
Katılacak demektir
Biraz daha karar
Ve zafer umudu

Kardeşim
Aylardır hapiste
Ve yıllarca sürebilir bu
Çünkü o halkının omuz başına
Koydu omuzunu

Ataol Behramoğlu


* * * * * *

Af

duvar duvar duvar
sana ne desem ki ah
incitmeden gözlerini mahkûmun
her taşını kırmalı bir bir
gerisi laf-ü güzaf

Nevzat Çelik


* * * * * *


Sevdadır

Göğü kucaklayıp getirdim sana
kokla
açılırsın

solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana

çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlunun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım, canım benim

üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var
bak yer yüzü ne kadar geniş
ne kadar dar

Dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
Hasretine vur beni

Giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağişla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum

Günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
Bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
Seni ben her yerinden öperim
beni unutma

kadere inansaydım
sana inanırdım
Düşürmem sigaramın ucundaki külü ben

öyle kırık bakma bana
Caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
Bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
Hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
Oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu

Elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız

sen içerde
Ben dışarda...
Oyyy mahpusluk mahpusluk...

Arkadaş Z. Özger


* * * * * *


Yatar Bursa Kalesinde

Sevdalınız komünisttir,
on yıldan beri hapistir,
yatar Bursa kalesinde.

Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,
en âlâ mertebeye ermiş yatar,
yatar Bursa kalesinde.

Memleket toprağındadır kökü,
Bedreddin gibi taşır yükü,
yatar Bursa kalesinde.

Yüreği delinip batmadan,
şarkısı tükenip bitmeden,
cennetini kaybetmeden,
yatar Bursa kalesinde.

Nazım Hikmet 


* * * * * *

Sekiz

Bugün Ondokuz Mayıs,
Mayısın ondokuzu!
Sen ey Türk ülkemizin geleceği,
Ulusumuzun gözbebeği,
Sen ey demirparmaklıklarda barfiks yapan,
Ranzalarda parende atan
Sportmen ve kahraman Türk Gençliği,
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık,
Ama herzaman Samsun’a çıkılmaz a,
Bu sabah da avluda volta atmaya çık!

Can Yücel


* * * * * *


Bugün Pazar

"Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna
şaşarak
kımıldamadan durdum.

Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak,güneş ve ben
Bahtiyarım..."

Nazım Hikmet


* * * * * *

Geldiniz

geldiniz
ne güzeldiniz
kuşlar gibi şakıdınız çocuklar

gelirsiniz açık görüş
gidersiniz dünya gider

geldiniz
bir saate sığdırdık her şeyi
ellerimizi gözlerimizi sözlerimizi
çabuk ve aceleci

ve gittiniz
gözlerim peşinizden koştu
kesip çıkarıldı yüreğim sanki
kanım kilitlere aktı
hasret ne ki

Ersin Ergün


* * * * * *


Çile 

Bizim hiç bir hürriyetimiz yok,
Hiç bir hürriyetimiz,
Ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek,
Sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
Ben burda en büyük çileyi doldurayım,
Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
Ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.

A. Kadir


* * * * * *


Görüş Günü 

Bu gün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba

İzin olsun hapisane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cigaramın ateşi
Gitme dayanamam

Enver Gökçe

* * * * * *

Ayrılık Saati

İşte geldi yine ayrılığın saati
Ah durdurabilsem akan zamanı
Birazdan gidecek belki hiç göremem
Söyleyebildiğim tek şey nasılsın

Oysa daha değmedi gözlerimiz bile
Kaldım tel örgülerde
Acılar, anılar ve günlerimiz
Kaldı tel örgülerde
Götürdüler beni

Behçet Aysan


* * * * * *


Mahpushane

Demir parmaklıklarda
Üç kelime konuştuk:
Paran var mı? dedim.
Sorma!
Alıştık,
Kuru ekmek de yerim dedi.

O,
Dışarıdayken,
Ağaçları,
Kuşları,
Çiçekleri,
Ne kadar severdi.

Bazı geceler dinliyormuş
Şehirden gelen uğultuları.
Yahu! diyor,
Her gece rüyamda görüyorum dostları.

Gündüzleri bahçede geziyor
Ve seyrediyormuş
Güneşi,
Masmavi bulutları.

Kendisi yıkıyormuş
Çamaşırlarını,
Yemek tasını
101 seneye mahkum prangalıyla;
Beraber söylüyormuş
Kazımım şarkısını.

Fethi Giray


* * * * * *


Sakın ha

'sabiha bu adamlar beni alıp götürecek
sakın ha ağlamanı istemiyorum
soracakları varmış yıllardır sorarlar
anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek
ilk götürülüşümü bak hatırlıyorum
sendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorum
otomobil farlarına yağmur yağıyordu
cıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar
bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar
çoçuğa bir şey söyleme sabiha belli olmaz
sakın ha ağlamanı istemiyorum
bakarsın çabuk biter akşama evdeyim
uzayacak olursa git hüseyin'i bul
eli kızıl kanda olsa bizi bırakmaz
çantamı hazırlarsın pijamam terliklerim
izin verirlerse seni de beklerim
hani bir gülümsemen vardır sanki istanbul
gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
içimde bütün şehir atlı karınca gibi
döner ha döner ışık renk ve pul
hay allah bu ilkbahar beni öldürecek
rüzgardaki kokular dudaklarımdaki tuz
bu adamlar sabiha beni alıp götürecek
günlerden cuma sabah saat dokuz
sakın ha ağlamanı istemiyorum
paran var mı yok mu bilemiyorum
al şu yüz lirayı yanında bulunsun
yüz de bana kalıyor varımız yoğumuz
çocuğa bir şeyler al onunla avunsun
beyler ben hazırım haydi gidiyoruz
sabiha unutma seni bekliyorum'

Attila İlhan


* * * * * *

Görüşmeci

Bakıyorum onların yüzüne,
ölümden önceki bir pazartesi;
ne coşkuyu geri çeviren yılgınlık,
ne zamanı kollayan ürperti,
çizmişler kavgayı yüreklerine.

Gökte güvercinlerin bıraktığı
kanat seslerinden daha kıvrak,
daha yoğun, görkemli düşüncelerden,
verilen yargıdan daha güçlü
bir umutla işlemişler yarını.

Aşmışlar dalgalarını işkence denizinin,
durgun gözlerinde iki su kabarcığı;
acılardan geçmişler, bunca sınavdan.
Öyle bir kıyıya varmış ki artık
ölüm elde edemez inançlarını.

Bakıyorum onların yüzüne,
ne yenilmiş, ne eylem yorgunu,
yeşerttiği incecik tohumlar ülkemin;
incecik bir güneşle, ama direnç dolu,
kabukları arasından gelecek günlerin.

Kemal Özer


* * * * * *


Hapishane Şarkısı -5-

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allaha
Görecek günler var daha;
Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter;
Ceza yata yata biter;
Aldırma gönül, aldırma

Sabahattin Ali

Sosyal Medya; :
 

Copyright © 2014. Yasak Edebiyat